Mahmut TOPTAŞ
Siz,
şu anda, yaşınıza göre, sağlığınız, gıdanız, eğitiminiz, makamınız, mevkiiniz
gibi senin sevdiğin her şey konusunda sana destek olan, yardım eden, yol
gösterenleri önem sırasına göre yaz deseler kimleri yazardınız.
Kendinize
bir soruverin ve cevapları yazmasanız bile hatırınızdan geçiriverin.
Anneniz,
babanız, akrabalarınız, hocalarınız, komşularınız, hatırlı tanıdıklarınız…
Sıraya
girebilenlerin size yaptığı yardımları saymaya kalksanız neleri yazabileceğinizi
de hatırdan geçiriniz.
Size
yardımı olanların hepsinin, yaptığı yardımların hepsini toplayın almakta
olduğunuz bir tek nefesin karşılığı olmaz desem ne dersiniz?
“Hadi
canım” diyorsanız hemen ağzınızı kapatınız, burnunuzu da iki parmağınızla
kapatınız ve bir dakika nefessiz durmaya çalışınız.
İşte
o zaman anlarsınız Kanuni’nin:
“Halk
içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya
devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözüne hak verir misiniz
bilmiyorum. Çünkü Kanuni bu beytini sağlıklı ve saltanatlı günlerinde
söylememiş. Hasta yatağında yatarken söylemiş.
Çıkan
nefes girmese sıkıntı, giren nefes çıkmazsa yine sıkıntı.
Dakikada
en az yirmi nefes alıp yirmi nefes versek, dünyanın bütün makam ve
mevkilerinden, merkez bankalarındaki paralardan daha değerlidir, kırk
defa tattığımız hava nimeti Rabbimizin bize lütfudur.
“Yine
her şeyi Allaha bağlama” diyenler, Allah’tan gelip ona dönmeyen bir şey
göstersinler.
Her
dakikada kırk tane nimetini lütfeden Rabbimizin adını anarken, hiçbir insanın
adını onun adı önüne geçirmeyelim.
Mesela,
son bir hafta içerisinde, tanıdıklarınız veya tanımadıklarınıza, sevdiğiniz bir
insanı tanıtma konusunda söylediğiniz kelimeler ile size her dakikada kırk
nefes lütfeden Allah’ı tanıtma kelimelerini saysanız hangisi fazla gelir?
Veya
sevdiğiniz bir adama birileri küfretse ne yaparsınız?
Bütün
sevdiklerinizi, hatta o sevdiğin insanı da yaratan Rabbinize biri küfretse ne
yaparsınız?
Sarhoş,
bizi çözmüş. Sarhoş kızdığı adamın anasına avradına söverse dayak yediğini
görünce onlara sövmez de kızdığı adamın Allah’ına kitabına sövermiş, sövülen
de, “Töbe töbe, git oğlum belanı benden arama” der orayı terk edermiş.
Yazarlarımız,
bir yıllık yazılarında en fazla kimi savunduklarına dikkat etsinler ve
gözlerini kapatıp geriye doğru zaman tünelinde en çok övdüğü ve savunduğu, her
an ona gıda veren, sayısını bilemediğimiz hücrelere hayat vermeye devam eden
Allah celle celalühü mü yoksa bizim gibi ölümlü ve değerli bir adamı mı daha
çok övüp savunmuşuz bir hayal ediversinler.
“Ne
yapalım?”
Allah’ın
kulu olmayı kabul etmekle dünyada 200 kadar devlet yöneticilerinin kulu
olmaktan kurtulduğumuz bilgisini tazeleyelim.
Onun
emrinde, 24 saat sefere hazır at, tank, uçak gibi “hazır ol” vaziyetinde
duralım.
Kitabını
günlük yapacaklarımızı öğrenme kitabı olarak devamlı okuyalım.
Öğrendiklerimizi
uygulamada O’nun gönderdiği, âlemlere rahmet Hazreti Muhammed’i örnek ve önder
olarak görelim.
Özelde
bütün Müslümanları, genelde bütün insanlığı, Rabbimizin kulu, Hazreti Adem’in
çocuğu, Hazreti Muhammed’in icabet ve davet ümmeti olarak kabul edip Trump,
Merkel, Putin kurallarına göre değil, yaratan, yaşatan ve yöneten Allah celle
celalühün kurallarına göre yaşamaları için sahip olduğumuz gücün tamamını
kullanalım. Rabbimiz yardımcımız olsun.