Kanının
akışına, kalbinin atışına hâkim olamayan, tansiyonu bir düşüp bir çıkan biri
çıkıyor ve toplumun nabzını tutmaya çalışıyor.
Toplum
vücuduna kendi koyduğu kurallarla yön vermeye, hâkim olmaya çalışıyor.
Kendi
tansiyonunun yükselmesini engelleyemeyen insan, toplumun tansiyonunu düşürmeye
çalışıyor. Çalışırken de her geçen gün tansiyon yükseliyor. Alınan her tedbir,
çıkarılan her kanun yeni patlamalara sebep oluyor.
Çete
kurma, adam öldürme, rüşvet, fuhuş, ticari hırsızlık, yankesicilik, gasp, köşe dönme suçları nüfus artışına oranla
artmıyor. Katlayarak artıyor.
Üniversite
bitirenler ilkokul mezunu olanlardan daha fazla hanımlarını dövdükleri ortaya
çıkıyor.
Gelişen
teknolojiden katiller ve hırsızlar daha çok yararlanıyor.
Allah’ın
verdiği can ve tenle dolaşan, Allah’ın yarattığını yiyip içen bir kısım
insanlar, kanları ve tenleri üzerinde Allah’ın hâkimiyetini kabul ettikleri
halde sosyal hayatlarında Allah’ın hâkimiyetini kabul etmiyorlar ve “Toplum
biyolojik organizma gibi kendi hukukunu salgılar” diyorlar (Milletler arası
hukuk E. F. Çelik 1/47; 60).
Toplumda
ırk, renk, kültür farkı olanlar var. Hangisinin salgıladığını kabul edeceğiz?
Bu soruya tarih içinde çeşitli şekillerde cevap verilmiş. “Kimin kılıcı keskinse
onun dediği dedik çaldığı düdük” denmiş ve kralların kurallarına uyulmuş.
Kabile
gücü veya para gücüyle egemenliği sağlayanların çıkarlarını koruyan kanunlar
çıkmış.
Şimdilerde
ise parmak üstünlüğüyle hakların belirlenmesine çalışılıyor. Ama orada da,
“Demokrasinin despotluğu” var deniyor.
Hangi
egemen gücün parmak sayısı fazla ise onların toplum organizmasının
salgıladığına öbürlerinin katlanmak mecburiyeti var.
Sonra
parmak sayısında kaybeden taraf yeni parmaklar satın alıyor ve kendi
salgıladığı kanunu kabul ettiriyor.
Bu
seferde öbür tarafın zararına işliyor. Şimdi iki defa oylanan ve ikisinde de
parmak hesabıyla kazanan iki ayrı kuralın hangisi doğru?
Nüfusu
bir milyar olan Hindistan’ın devlet başkanı, annesi öldüğünde annesini kendi
elleriyle yakıyor. Nüfusu iki yüz milyon dolayında olan Hindistan Müslümanları
da ölülerini toprağa defnediyor. Hangisinin yaptığı doğru?
Türk
ceza yasasına göre ölüyü yakan cezalandırılır. Eğer demokratik kurallara göre
oylamaya gidersek, Hindistan’ın nüfusu bizden fazla olduğuna göre “yakalım”
diyenler parmak çokluğuyla kazanırlar.
Kanunların
akla mantığa uygunluğu esas alınır denirse “kimin aklına?” sorusu gelir. “Akıl
akıldan üstündür.”
Yamyam
anasını yerken, “Annem beni doğurmuş, yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş
beslemiş büyütmüş. Şimdi ölünce ben onu kanımda taşıyacağım” derken kendince
mantıklı.
Rabbimiz,
Hud süresinin 116’ncı ayetinde her çağda toplumları bozgunculuktan kurtarmak
için basiretli, bilgili, tecrübeli insanların olması gerektiğini haber verir. Bunlar da Hud süresinin 112’nci
ayetinde emredildiği şekilde doğru olmaları gerekir.
Rabbimiz,
Sevgili Peygamberimize bile: “Sen ve seninle beraber tevbe edenlerle birlikte
emrolunduğun gibi dosdoğru ol ve aşırı gitmeyin. Çünkü O yaptıklarınızı
görmektedir” buyurmuş.