Beyaz Mercedesli, beyaz takım elbiseli, cılalı, gıcırı
ayakkabılı adam, şehirde bir anda herkes tarafından tanınıverdi.
Ayarı bozulmuş Müslümanların ayarını Kitap,
Sünnet ve İslam fıkhına göre ayarlamaya gelen Mustafa, derhal her köyde Kur’an
kursu açar.
Kur’an kursu deyince müstakil bina ve tayin
edilen hoca anlamayalım.
Az da olsa her köyde Kur’an okumasını unutmayan
ihtiyarları buluyor ve onlara “Kendi evinde kendi ailen ve çocuklarından
başlayarak Kur’an okumasını öğretirsen şu kadar maaş vereceğim” der.
Komünizm yıkılınca bir anda parasız, pulsuz,
çaresiz kalan bu insanlar önce hafızalarını toplarlar ve kendilerini düzelttikten
sonra evinde, camide Kur’an okutmaya başlar.
Kaldığı şehirde ve diğer şehirlerde de İmam-Hatip
okulları açar.
“Hocam, öyle beyaz bir Mercedes’im olsa, bagacı da
para dolu olsa ben de hizmet ederdim” diyen birine elli-altmış bin lira
civarında değeri olan arabasını göstererek sen bu arabayı bu tür hizmetlerde
kullandın mı?
Beyaz Mercedes’ini traktörlerin zor çıktığı yollara
sürer miydin?” Deyince dudakları hafif büzüşerek utanç gülümsemesiyle cevabı
vermiş oldu.
Mustafa, bu çağda bizim yaşadıklarımızı yaşayarak
hizmet eden bir değerli insandı.
Mustafa’yla birlikte hareket eden ve her dediğini
tutan dostlarına: “Sakın, aman ha, komünizm döneminde size zulmeden insanlarla
boğuşmaya girmeyin. Faydası yok ve bizi yolumuzdan alıkoyar. Siz her köy ve şehirlerdeki
Müslümanların İslami bilgilerini artırmaya, öğrendiklerini yaşatmaya
yönelirseniz, Müslümanca davranırsanız, size eskiden zulmedenler de
yaptıklarına pişman olular, nasibi olanlar da Müslüman olurlar” dedi ve hiçbir
kimseyla çatışmadı ama onun üzerine acımasızca saldıranları ezdi geçti.
Müftülerden birini ifadesiyle “Mustafa, eli
değnekli evliya idi” diyor.
Örnek olsun diye yazdım.
Yoksa bizim kusursuz örneklerimiz, Rabbimizin
Kur’an-i Keriminde anılmasını istediği peygamberler ve en son gönderdiği
sevgili peygamberimizdir.
Sevgili peygamberimize de:
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ
أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا
“Kitapta Meryem'i de an…..” (Meryem süresi ayet
19/16)
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ
صِدِّيقًا نَبِيًّا
“Kitapta İbrahim'i de an. Şüphesiz o çok doğru
biriydi, peygamberdi.” (Meryem süresi ayet 19/41)
Anmamız gereken diğer peygamberlerden, Musa,
İsmail, İdris, Davud, İshak, Ya’kub, el-Yesa’, Hud aleyhisselamların adı da
anılması istenmektedir.
Adamı yüceltmek için anma merasimi yapmak değil,
örnek olmasını istemek için anılmalıdır.
Hatta müftülerin atamasını yapan zat-ı muhterem
konuşurken “Eğer şu anda çıkıp gelseydi, bizi azarlar ve ‘bu yaptığınız masrafı
ve harcadığınız zamanı, beni anmak için değil, bu dini tanıtmak için harcayın’
der ve bizi buradan ilim cephesine gönderirdi” deyiverdi.