Size “Çağdaş Battalgazi” diye tanıttığım
Mustafa’nın yurt dışında yapılan 15 inci ölüm yıldönümü anma toplantısına
katıldım.
Mustafa’nın İmam-Hatip okuluna kaydettiği
öğrencilerin bir çoğunun o devlette müftülük makamında çok güzel hizmetler
verdiğini öğrendim.
Komünizmin yıkılmasından sonra gittiği o
ülkedeki faaliyetlerinin bir kısmını kendisinden dinlerdim.
Bir kısmını da yanında çalışan değerli ve
gayretli tanıdıklardan dinlerdim.
Ama onun öğrenci olarak kaydettiği çocukların
büyümüş, müftü olmuş, milletvekili olmuş öğrencilerinden dinledim bu gidişimde.
Benim gözümde o, “Çağdaş Battalgazi” idi ama
“Anma toplantısı” nda konuşan on kadar öğrencisinden her biri kendince ona bir
isim de vermiş.
Bir kısmı “Çağdaş Sarı Saltuk” diyor.
Bir kısmı “Korkusuz adam” diyor.
Bir kısmı “Zeka küpü” diyor.
Hacı Mustafa, Cennet Kuşu, Deli Yürek, Kalbiyle
konuşan adam, onların taktığı adlardır.
Ama Mustafa’nın kendine sorduklarında “İnek
tüccarı” olduğunu söylermiş.
Bana, İslami hizmetler için harcadığı parayı
nasıl kazandığını anlatırken sığır ve koyun ticaretiyle elde ettiğini
anlatmıştı.
“Derenin taşıyla derenin kuşunu vurma” dedikleri
bu herhalde.
O ülkenin imkanlarıyla bu hizmetleri yaptığını
söylerdi.
Öğrenciliğinden müftülüğe yükselen biri
anlatıyor: “Bindiği ticari taksiye taksicinin hakettiğinden fazlasını
verdiğinden bütün taksiciler onu görünce dururlar veya ona doğru hareket
ederlerdi.
O da arabanın pis olanlarına binmez ve
temizlemesini söylerdi.
Mustafa bizim şehre gelmeden önce ticari
taksiler aylarca temizlenmeden çalışırlardı ama Mustafa bütün şehrin
taksicilerini hizaya getirdi” dedikten sonra “Alış-veriş yaptığı her dükkana da
bir yol göstericiliği olmuştur” dedi.
Köyünde Kur’an kursu açan herkese maaş
vereceğini söyledi ve okutanların öğrencilerini imtihan ettikten sonra
başarısına göre maaş verirdi” dediler.
Müftülerden biri Mustafa’nın o şehre gelişini
anlattı.
Mustafa bembeyaz bir Mercedes’le geldi. Üzerinde
yine bembeyaz bir takım elbise vardı. Ayakkabılar gıcır gıcırdı.
Bizim köydeki hatim merasimine geldiğinde ben
çocuktum. Benim arabaya bakışımı görünce beni arabaya bindirdi ve köyün içinde
bana bir tur attırdı ve elime köyümüze göre çok fazla olan para verdi. Ben,
daha sonra onun İmam-Hatipte öğrencisi oldum”
Dikkat edin, ilkokul öğrencisini gözüne kestirmiş,
gelecek sene İmam-Hatibi seçmesi için ön hazırlığı da yapmış.
Bir başkası O beyaz Mercedes’li, beyaz elbiseli,
gıcır gıcır ayakkabılı, kazandığı parayı bol bol dağıtan bu adam, öğrencilerin
yemeğini kendisi yapar, kendisi bulaşıkları yıkar, çamaşırlarımızı da yıkardı”
diyor.
“Bir gün yanına vardım, ben yıkayayım” dedim ama
kaşlarını çattı ve azarlar gibi “Sen derhal dersinin başına geç ve ezberlemen
gereken ayetleri ezberle” dedi.
Müftü olan öğrencilerinden biri: “Azınlıkta olan
biz Müslümanların ayağa kalkmasını sağladı. Komünistler, bizim ayarlarımızı
bozmuşlardı. Bizim ayarımızı tekrar İslam’a ayarlamak için çok çalıştı.
Yetiştirdiklerinden biri cömertliğini anlatırken
“Araba ehliyeti aldım” dedim, hemen “Bakayım” dedi ve ehliyetime baktıktan
sonra ehliyetin içine koyduğu para, tam benim ehliyet için harcadığım para
miktarında idi” dedikten sonra “Üzerindeki elbiseyi biri isteseydi donu hariç
hepsini verebilecek bir cömertlik örneği idi” dedi.
Öyle bir duruşu vardı ki şehrin valisi onu
görünce, ceketini ilikleme ihtiyacı hissederdi” diye tanıttılar.
Etkili yetkili insanlardan biri, taşınmaz
mallarından birini satmaya kalksa, onun istediği fiyatın az olduğunu, bu malın
daha değerli olduğunu ona anlatır ve biraz daha fazlasına alırdı. Böylece
hizmete engel olabilecek insanların kötü kanaatlerini iyiye değiştirirdi.
Beyaz Mercedes’in bagacında, çocuk, yaşlı,
kadın-erkek, her çeşit insanın hoşlanacağı hediyeleri olduğu gibi, köylerdeki
Kur’an kurslarını devamlı denetlediği için peynir ve zeytin devamlı bulunurdu.
Devam
edecek