Faizciye “Faiz haramdır” dediğinde cevabı
hazırdır: “Faiz alıp-vermeyen mi var?
Faizci herkesin faiz alıp-verdiğini yayarak
kendini temize çıkarmaya çalışır.
Hırsıza: “Hırsız” dediğinizde, “Bana hırsızlık
yapmayanı gösterin” diyerek kendini savunur.
Fuhuşla uğraşanlar da iffetli insanlara iftira
atarak kendilerini meşrulaştırma işini yaparlarmış.
Faizciler, kimlerden faiz aldığını, kimlerin
faize verdiğini, kimlerin aracı olduğunu bildiğinden ve bunlar arasında hayat
sürdüğünden herkesi öyle zannetmesine hayatı yardım edermiş.
Faize fetva vermeyeceğimi bildiklerinden beni
tanıyanlardan faiz sorusu gelmedi bana.
Ama faizle para alanlar, aldıklarını söylemeden
filan efendi fetva vermiş diyerek gelecek tenkidi önlemeye çalışırken gönlünün
bu işe razı olmadığını ve bütün günahını fetvayı verenin üzerine dökme
çalışması içine giriyorlar.
Hırsız ayrı, hırsızlık malı satan ayrı.
Bunlar da büyük bir gurup oluşturduklarından,
çevrelerindekilerin çoğunluğu hırsız olduğundan herkesi hırsız zannedelermiş.
Bu mantık, Allaha iman konusunda da kendini
gösterir.
Boğaziçi Üniversitesinde öğrenci iken sohbetlre
katılan bir delikanlı, bir gün para karşılığı İngilizceden Türkçeye otuz
sayfalık bir metni terceme ettiğini ve bir Ansiklopedide yayınlanacağını
söyledi.
Otuz sayfalık metinde bir İngiliz Mevlana’nın
panteist olduğunu ispatlıyormuş.
Hemen Mesnevi’den şu beyti ona gösteriverdim:
جون رسولان ازبى ييوستن اند ــ يس جه ييو ندلاند شان
جون يك يك تن اند
"Peygamberler, halkı Hakka ulaştırmak için
gönderilmişlerdir. Halk bir tek vücut olsaydı, neyi neye
ulaştıracaklardı?" (Mesnevi Şerhi: T. Mevlevi 2814)
o da bana terceme ettiği metinden Mevlananın
sözlerinde Panteist olduğunu ispatlayan şiirlerini okuyuverd.
Ben de ona “Bu tür tercemeler yapılırken aslına
da baksan iyi olur, çünkü öyle bir söz söylememiş de o adam uydurmuş olabilir,
veya bu senin naklettiğinde olduğu gibi bu aynlış söz, Mesnevi’de yanlışlar
söyleyen adamın dilinden söyletilmiş ve Mevlana da ona karşı doğruları
söylemiş, ama panteismi yaygınlaştırmak, eski Yunanın “Allahla yarattıkları
ayrı değildir. Allah, tabiatın özüdür” felsefesine Mevlanayı da destekçi olarak
göstererek sizin gibileri kandırmak istemiştir” dediğimde “Ne yaapyım, bu metni
o ansikleopediyi hazırlayanlara vereyim mi?” dediğinde “kararı kendin ver.
Yalanın yayılması mı yoksa doğrunun yayılması mı? Doğrusunu ayzmak için
alacaksın Mesneviyi, baştan sona okuyacak ve onun kendine ait sözlerini
toplayacaksın” demiştim.
Beş vakit namazını kılan her Müslüman, yaratanla
yaratılanın ayrı olduğunu, Fatiha süresinin ilk kelimesinde Allaha hamd etmesi,
“Ancak sana kulluk ederiz, ancak senden ayardım isteriz” derken isteyenin biz,
istenilenin Allah olduğunu ve ondan doğru yolu istediğimizi, sapıkların yolunu
istemediğimizi söyleyerek Allah’ın yarattığı sapıklar ile Allah’ın ayrı
olduğunu söylüyoruz.
Bir gün bu panteistlerden biri değerli bir
alimle tartışırken “Neden namaz kılmazsın?” dediğinde
“Kime kılayım, ben de, sende Allah’sın” deyince,
Değerli alim, “Ben, Allah değilim” der.
Panteist: “Yalan söylüyorsun.”
Alim: “Ben Allah isem, yalanı kim söylüyor?
Deyince söz sona erer.
Peki buna neden başvurulur?
Allah’ın emir ve yasaklarına uymamak için
başvurulur
Kendisini atom mühendisi olarak tanıtan birine
benim yanımdaki arkadaş “Haydi beraber öğle namazını kılalım” dediğinde “Kime
kılacaksınız?” demişti de ben bu İslam aliminin kısa cevabını vermiştim.
Eski Atina’da soylu görünen soysuzların her
yaptığının meşru olduğunu, ayıplanmaması gerektiğini, çünkü yapanın Allah
olduğunu söylüyorlardı.
Peki, kurtuldular mı?
Allaha olan doğru imanı yok edince, onun yerine
düzeni sağlamak için Nemrut, Firavun, BM, AB, gibi, her bölgede düzen
sağlayacak kişi veya kurumlara kul oldular.
Kulluktan kurtuluş yok.
Ya Allah’ın kullarına kul olacağız,
Veya Allah’a kul olacağız.
“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”
Akif.